Toydun
Heves ettin sembollerin pik
Romanların tik yaptığı çevrelere
Şiire bi bulanasın vardı bildin bilesi
Suyu sevdin, deniz kıyısı arzuladın ve karlarda çok üşüdün,
Yaşanası yerler aradın hep
Toplumdan ve gerçekten uzak
Böyle düştü sözlerine varoluş sancısı
Bilinmek istedin
Az geldi sesisini işitenlerin sayısı
Belki de böyle tükettin bir ömür yarısı
Oldun olası düğünleri sevmiyor değilsin
Yalan konuşma
Yalnızca geri hizmete çekildin
Halay çekmeyi beceremediğin anlaşılınca
Gel zaman git zaman
Gezmekti tozmaktı baktın sarmayınca
Garsonluğa soyundun cep harçlığın çıksın diye üniversite çağında
Şimdi eskaza düğün şarkıları değince kulağına
Sırtından akan terin kolundaki yükün anısı düşer hatrına
Yeniden bir sızı saplanır kır düğünlerinde kırdığın tabakların bağrına
Yıldızlara bakıp da iç geçirip durma
Sen yaşamayı beceremedin sanma bir
Diyelim ki başını kaldırıp göğe baktığında
Sevdin bir yıldızı, onu sahiplendin
Ya bil yıldızın uzak ışığından hoşnut olmayı
Ya da beni ona kavuştur diye geceyi yorma
Ne yapman gerektiğini bilmiyorsun
Ne yapmaman gerektiğiniyse duvarlara çarpa çarpa öğrendin
Şimdi bir daha hayata gelebilsen
Kağıdın canı yanmasın diye kalemi eline almazsın ya
Eskaza eline bir kalem geçti bi kerem
Aslını teslim et şimdi kağıdın madem
Yolcusun ne güzel
Yoldasın ne iyi
Kırlar aşarsın, kuşlar uçarsın ne hoş
Sıra dağlara gelince, sularda ıslanınca
Dökme yüzünü,
Aç gözünü
Bir çiçeğe takılsın yüreğin
Olur ya ona ilişen bütün gözleri oymak
Koparmak yalnızca kendine saklamak o güzelliği
Aklına düşer, gözünü kör ederse
Hatırla
Toysun.
Bu yöre solup gidenlerle
Saçını yolup gidenlerle dolu
Sen onlardan olma.