“Görünüşe göre ölüm,
ölümsüzlüğe giden tek yol.
Tabi, sonrasında bir
hayatın varlığına inanların için.”
diyor kitap. (Hangi
kitap?)
Düşüncelerim, İran’dan çok uzakta İran Riyalini oynuyordu; epeyce
birikmişim vardı ama iş yapmama yetmiyordu. Aklım almıyor. Ard arda açtığım
onlarca kapı, kapılarla dolu bomboş odalara açılıyor. Önümde hepsi birbiriyle
aynı binlerce kapı görüyorum. Ardımda bıraktığım her kapının üstüne bir çarpı
işareti koyuyorum, karşıma çıkan hiçbir kapıda aynı işarete rast gelmiyorum.
İvedilikle bu binayı yapan, yaptıran ya da burada oturan kişiyle görüşmem
gerekiyor. Ona odaların çok zevksiz döşendiğini söylemek boynumun borcu; çünkü
boşluktan başka hiçbir şey yok. İnsan hiç değilse bir iki ayna asar, duvarları
maviye boyar, üstüne kuşlar çizer değil mi ama? (Ya, hiçse?) Siz hiç şiir
okumuyor musunuz Allah aşkına diyeceğim. Evet, diyeceğim. Hayır, boşluk nedir
yani? Ben kendimi bildim bileli hayatımdaki boşlukları doldurmaya çalışıyorum!
Bu yüzden o odalara hiç değilse aynalar asmalısınız –kuşu, maviyi geçtim- orada azaldığımı görmek istiyorum.
Kum saatindeki son kum tanecikleri dökülmek üzere… Belimden bir silah
çıkarıyor artmakta olan hazneye ateş ediyorum. Kimi şeylerin artışının kimi
şeylerin azalışına bağlı oluşu ne kötü… Bunu düşünmek istemiyorum. Beni görünce
yanıma gelen adam, geç kaldığımı söylüyor. İnanmazsın bu tip sözleri ben de
kendime çok söylüyorum, beni dinlemiyor. (Kim?) Acele etmemiz lazımmış da
temizlememiz gereken kirli işler varmış da… Bir depoya gidiyoruz. Ortalık
karanlığın yoğunluğuyla aydınlanıyor. Torbalar ve torbacılar, silahlar ve
silahçılar, para ve para ve yine para. (Napolyon?) Öyle temiz yüzlü, temiz
giyimli adamlar ki kim inanır bu insanların kirli işler yaptığına? Senin
savurduğun çöpleri temizleyen belediye işçisinin yaptığı işten, üstüne sinen
kokudan iğrenirsin; ama uyuşturucu satan, kadın pazarlayan, silah kaçakçılığı
yapan insanların karşısında önünü iliklersin. Ah, şu insanların kiri temizlemek
için kirlenen; temizi kirletmek için temizlenen kıyafetleri! Peki, ben ne
yapıyorum? Kirli iş yapanları temizliyorum. Peki, benim onlardan ne farkım var?
Bir farkım yok; bu işi bir farkım olsun diye yapmıyorum. Sadece içten içe
biliyorum ki Tanrıyı oynamak yok; bu işi bi… Sadece içten içe biliyorum ki
Tanrıyı oynamak hoşuma gidiyor. (Tanrıyı oynamak? Tövbe tövbe!) iyiye ödül
kötüye ceza, ne kadar ekmek o kadar köfte! Birazdan ölüm meleğinin burada
ziyafet vereceğini biliyorum çünkü bizatihi kurşunları ben servis ediyorum. Az
sonra önümde onlarca yere yığılmış adam yatıyor ve her birinin yanı başına
serilmekte olan küçük kırmızı halılar birleşip tek vücut oluyor. Ardımda iz
bırakmamak için bu nazik karşılamada kırmızı halıyı kullanmak istemiyorum.
Silahlara ve arkadaşıma veda ettikten sonra kalabalık bir caddeye karışıyorum
gün aydınlanırken.
Telefonum çalıyor: Babam. Bir banka adı verdikten sonra beni orada
beklediğini söylüyor. Gidiyorum. Banka çalışanı çekeceğimiz krediyi ödeme
zamanımızdan ve miktarımızdan söz ediyor. Dayanamayıp lafa dalıyorum: “İki ev
parasına bir ev alacağız, doğru mu anlıyorum?”
“Üzgünüm ama koşullar böyle
beyefendi, işinize…”
“Biz bankayı soymaya kalksak suç
ama!” diyerek lafını bitirmesine izin vermiyorum. Başımı eğerek babamı
selamlıyor ve oradan ayrılıyorum.
Düşüncelerim kirli temiz, renkli beyaz ayırt edilmeksizin alelacele bir
dolaba tıkıştırılmış sanki. Bir süre sonra dolabın kapağı kendiliğinden
açılıveriyor. Tez zamanda o kapağa kilit vurmalı. Aklım almıyor. Eve gitmek
istiyorum. Gözlerimin kapanmasına karşı koyamıyorum. Eve kadar nasıl geldiğim
hakkında hiçbir fikrim yok. Kendimi eve atar atmaz yatağa serilip uyuyorum.
Yaralarıma o, uykunun iyi gelen tarafından sürüyorum.
Bir çamaşır makinesinin başındayım. Dolaptan elime geçirdiğim bütün
kıyafetleri makineye tıkıyorum. Az sonra çamaşırları kurutmak için dışarı
çıkıyorum. Beyazların rengi siyaha çalmış; zararı yok kirlendikleri belli olmaz
diyerek kendimi teselli ettikten sonra hepsini ateşe veriyorum. Nöronlarıma
izmaritler bastırıyorum. Aklım… (Kaçırıyor galiba.)
Ağzım umumi tuvalet girişi gibi kokuyor. Başımda fazla taşıyamayacağımı
düşündüğüm bir ağrı devriye geziyor. Mutfakta yiyecek bir şey bulamıyorum.
Annemi de bulamıyorum. Sahi ne kadar oldu onu kaybedeli? Bilemiyorum. Bulduğum
ilk kısa kolluyu burnuma götürüp temiz olduğuna hükmettikten sonra üstüme
geçiriyorum. Aynı yöntemi çoraplara da uyguluyor bu kez temiz olmadığına hükmetmeme
rağmen aynı davranışı tekrarlıyorum.
Hangi aşevine gitmem gerektiğini düşünürken yakınlardaki arsaya takılıyor
gözüm. Bundan bir yıl kadar önce iki ağacın çevresine yemyeşil çimenlerin
üzerine önce mıcır taşı döküp kermes kurdukları gözümün önüne geliyor, şimdiyse
hafriyat kamyonları arsayı siyaha boyuyor. Ağaçların yaprakları daha bir parlak
görünüyor gözüme, yine de içten içe soluyorlar biliyorum. Sebep sonbahar değil.
İçim eziliyor.
Gök Sofrası’na gidip bir ekmek arası söyledikten sonra aynaya bakan
masaya yani her zamanki yerime oturuyorum. Yüzümdeki gittikçe derinleşen izleri
izliyorum da kendi ölümümü gizleyemiyorum.
Belki ölümsüzlüğe kıyısından köşesinden tutunabilmek, belki ölüme
hükmettiğim hissine kapılabilmek adına öldürmeyi göze aldığımı bu yolu bile
isteye seçtiğimi kendime itiraf edemiyorum. Ayna ayna, söyle bana kelimeler de
tükenmez kalemler gibi mi? Peki, ya insanın kendine söylediği yalanlar?
Düşünceler arasında mideye giden ekmek arasından sonra bir de çay söylüyorum ve
ben de olmasam sinek avlayacak olan bu işyerine içten içe acıyorum. Çay
bardağını elime alırken silah sesi duyar gibi oluyorum, çay bardağı kayıp
düşüyor elimden. Bir delik açılıyor
başımda. Aklım alıyor.(m?) Aynadaki çatlaklarda kızıl ırmaklar oluşuyor. Sanırım
ölüyor olmak böyle bir şey, insan önce yadırgasa da sonra alışıyor. Birden ceketimin
iç cebinde gül dalı, cüzdanımda şiir, aklımda uzunca bir kitap listesiyle ölmek
istediğim fikrine kapılıyorum, artık başka sefere. Gözlerimin kapanmasına karşı
koyamıyorum ve sırf meraktan soruyorum insanlar hep böyle mi ölür, ben ölemem
inancıyla?
Yunus Emre KARADAĞ
İzmir - 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.